Salzburg hakkında söylenebilecek o kadar çok şey varki! Bakmayın siz küçük bir şehir olduğuna. Yıl içersinde 5.5 milyondan fazla turist ziyaret ediyor burayı. Bazıları, şehrin sıkıca sahiplendiği Mozart için, bazıları 1960’ların en popüler müzikal filmi ‘The Sound of Music’ ve bazıları ise bu etkileyici, şirin mi şirin Barok şehri görmek için geliyor.
Salzburg, Avusturya’nın 4. büyük, orta-kuzey bölümünde, Almanya sınırına çok yakın (Münih’ e geçmek isterseniz araları 140km, ikisi beraber güzel bir rota olabilir), yaklaşık 150.000 nüfuslu bir şehridir. Birçok Avrupa şehirlerinde olduğu gibi,şehrin ortasından geçen nehir olmazsa olmaz, biliyorsunuz. Salzburg’taki nehrin adı ‘Salz’ach. Şehrin adı ‘Salz’burg. Peki nedir bu ‘Salz’ ? Salz, Almanca’da tuz demek. Şehrin altında bulunan kıymetli tuz madenlerinden geliyor tüm bu isimler. Salzburg’ta turizmin canlanmasından önce halkın birçoğu geçimini bu tuz madenlerinden sağlarmış. Şimdilerde ise şehrin gelir kaynağının büyük bir kısmını turism oluşturuyor. Şehir aslında büyük bir şehir değil, ancak öyle güzel, öyle akıllıca adımlar atılmış ki, turismin canlı olmaması mümkün değil. Şehirde dolaşırken karşınıza sizi de etkileyen mutlaka birşeyler çıkacaktır.
Gezim sırasında beni en çok eski şehir dokusu etkiledi. Eski şehir Salzach nehri ile dik, yontulmuş tepeler arasında (Mönchberg ve Festungsberg) kalıyor. Ayrıca tepelerin içlerini de oyarak şehri yapılandırmışlar. Dolayısıyla şehir adeta bu tepeler ile bütünleşmiş. Eski şehir kısmında gezerken çevrenize baktığınızda her zaman bir tarafınızda eski şehrin sınırı, yani tepeleri; tepelerin karşısında ise Salzach nehrini göreceksiniz.
Ozaman Mönchberg tepesi ile başlayalım ne dersiniz? Öncelikle bu tepenin bıçak ile kesilmiş gibi görüntüsü eminim sizi de çok etkileyecektir. Büyük bir özenle tepeye şekil vermişler, tüneller açmışlar, içine binalar inşa etmişler. En önemli binalardan biri tepenin altında bulunan çeşmenin (eskiden atları yıkamak için kullanırlarmış) hemen sol arkasında bulunan mini konser salonu. Konser salonundaki Akustiği düşünebiliyor musunuz? İçeri girebilmek ve dinleyebilmek çok isterdim doğrusu.
Mönchberg tepesine, asansör ile çıkabilisiniz. Yukarı çıktığınızda sizi modern sanatlar müzesi karşılayacak. Müzeyi gezebilir yada istemezseniz sadece şehrin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Bizim ziyaretimiz sırasında kar yağmıştı. Şehir bembeyaz harikaydı. Buradaki dağ yolundan yürüyerek Festungsberg’ e yani kalenin bulunduğu tepeye gitme şansınız var. Biz denemedik kar yağdığı için kayp düşmekten korktuk. Eğer siz yaz aylarında Sazlburg’a gidiyorsanız, güzel bir doğa yürüyüşü yaparak kaleye ulaşabilirsiniz.
Kaleye ulaşmanın bir başka güzel yolu ise, Kapitalplatz (Salzburg Katedralinin yanındaki meydan)’ ta bulunan feniküleri kullanmak. Hem yorulmuyorsunuz :) Festungsberg’ te bulunan kale’nin inşaatına 1077 yılında başpiskapozun isteği üzerine başlanmış, uzun yıllar eklemeler yapıla yapıla günümüzdeki halini almıştır. Fenikülerden indiğimde gözlerime inanamadım. Nasıl bir insan gücü kullanılmış, nasıl tepe böyle yontulmuş, nasıl bu devasa kale inşa edilmiş? Sizde giderseniz eminim bana hak vereceksiniz. Kalenin önünden Salzach nehrini Salzburg eski ve yeni şehrin manzarasını izleyebilirsiniz. Kalenin arkasına gitmeyi sakın ihmal etmeyin. Buradan çok güzel doğa manzarası izleyebilirsiniz. Benim en çok hoşuma giden ise, Salzburg havalimanına inen uçakları izlemek oldu. Şehrin içine iniveriyorlar.
Kale tepesindeyken beni çok etkileyen bir kare ile karşılaştım. Her günümüzün kıymetini çok iyi bilmeliyiz ve ne gariptir ki sonunda başladığımız yere dönüyoruz. Sonradan öğrendim ki aslında ailecek gelmişler, anneanne ve bebek yürüyemediğinden, diğerlerini beraberce bekliyorlarmış.
Evet nerde kalmıştık. Tepelere de çıktığımıza göre sırada eski şehir meydanlarını gezmek var. Kale tepesinden aşağıya feniküler ile indiğinizi varsayıyorum. Fenikülerden indiğinizde Kapitalplatz’ a gelmiş oluyorsunuz. Bu meydanda koskocaman satranç tahtası var. Satranç oynamayı sevenler için çok eğlenceli olacağını düşünüyorum. Bu meydanın en ilgi çekici kısmı ise, 2007 yılında tasarımcı Stephan Balkenhol’un 6. Salzburg Sanat Projesi için tasarladığı ‘Mann auf Mozartkugel’ Mozart çikolatasının üstündeki adam Salzburg’u oldukça iyi ifade ediyor Nedersiniz?
Kapitalplatz’tan sonra hemen yanında bulunan Domplatz’ a geçebilirsiniz. Salzburg Katedrali burada bulunuyor. Bu katedral sanırım dünya üzerindeki en şanssız katedrallerinden biri. Çünkü yapıldığı günden bu yana tam 8 kez yanmış. Ama her seferinden daha büyük daha güzel inşaa edilmiştır. 16. yy’ da 5000 kişiye ev sahipliği yapabilecek bir katedral halini almıştır. Şansızlığı sadece çıkan yangınlarla kalmamıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Salzburg’ a tek bir tane bomba atılmıştır. Ve bilin bakalım bu bomba nereye düşmüş? Tam isabet: malesef kilisenin kubbesine. 1959 yılına kadar süren restarasyondan sonra kullanıma tekrar açılmıştır.
Domplatz’ın diğer yanında ise Residentialplatz bulunuyor. Burası renkli güzel bir meydan, Özellikle bu meydanda Christmas ve Paskalya dönemlerinde kurulan pazarlar görmeye değer. Avusturya’ da Viyana’dan sonra en iyi pazarlar Salzburg’ta kuruluyor.
Eski şehirde sizi en çok etkileyecek biryerde sanıyorum ki şehrin alışveriş caddesi: Getreidegasse. Bu cadde, araba girişine kapalı, şehrin en güzel, en cici cadedesi. Bu cadde, mağazaların harika tasarımlara sahip ferforje tabelalerı ve binaların aralarından bulunan Italyan mimarisinin etkilerini taşıyan pasajları ile biliniyor. Her ülkeye gittiğimizde aynı renk şekil ve boyutta görmeye alışık olduğumuz uluslar arası mağazaların bile burada farklı tabelaları var. Özellikle Mc Donald’s ve Zara’nın tabelası çok ilgi çekici.
Bu cadde üzerinde, bir başka ilgi çekici nokta ise çooooook eskiden inşa edilmiş evlerin günümüzde hala korunuyor olması. Binaların çatılarına doğru baktığınızda iki tane tarih göreceksiniz. Bunlardan sol tarafta olan inşa yılı, sağ taraftaki ise restorasyon bitiş tarihidir.
Ayrıca bu cadde üzerinde bulunan Fürst adlı çikolata dükkanını es geçmeyin derim, çünkü bu minicik dükkanda orjinal Mozart çikolatalarından satın alabilirsiniz. İlk defa 1890 yılında Paul Fürst tarafından yapılmış ve Mozart adı verilmiştir. Mozart çikolataları Salzburg’tan hattaki tüm Avusturya’ da alabileceğiniz en tatlı hediyelerden biri olacaktır. Fürst’ te satılanları sadece Salzburg’ta bulabilirsiniz. Bunlar gümüş renkli mavi simgeli olanlar. Birde çoğu markette satılan, Mirabell marka altın renkli kırmızı simgeli olanlar var.Fürst’ ün de Mirabell’inde çeşitleri var. Benim favorim badem evmeli olan. Fıstıklı biraz ağır geliyor bana. Fürst’ün çikolataları, Mirabell’ e göre biraz daha fiyatlı. İki markayı’ da gönül rahatlığı ile alabilirsiniz. Birkaç tane daha markanın mozart çikolatası var, ama almanızı pek önermiyorum, zira tadları güzel değil.
Salzburg’ta görülmesi gereken bir başka yer ise, Mirabell Sarayı ve bahçeleri. Burası şehrin diğer tarafında (yeni şehir kısmında) bulunuyor. Mirabel sarayı 1606 yılında başpiskapoz Wolf Dietrich tarafından yaptırılmıştır. Saray içinde bulunan, barok tarzdaki Mermer Salon evlilik törenleri için Avrupa’nın en gözde mekanlarından biri, benden söylemesi :) Ayrıca önemli toplantılar da bu salonda yapılıyor. Mermer salonu pazartesi, çarşambe ve perşembe günleri saat 08:00- 16:00 arası, salı ve cuma günleri ise 13:00-16:00 saatleri arası ücretsiz olarak gezebilirsiniz. Sarayın diğer odaları malesef gezilemiyor, çünkü günümüzde belediye binası olarak kullanılıyor. Mirabel bahçeleri, rengarenk harika bir bahçe. Sound of Music hayranları, Maria ve çocukların bu bahçede de ‘Do Re Mi’ şarkısını söylediklerini hatırlayacaktır.
Sound of Musi’in konusu açılmışken, filmin geçtiği çoğu mekanı gezmek istiyorsanız, Sound of Music turuna katılabilirsiniz. Panorama Tour güzel bir seçenek olabilir.
Bir diğer yazım Mozart hayranları için olacak: Salzburg’ta Mozartla ilgili herşey…
Görüşmek üzere,
supernicevisit