Tarihimiz açısından birçok önemli olaya şahitlik yapmış olan Dolmabahçe sarayı Istanbul’da görmeniz gereken yerlerin başında gelir. İster karadan ister denizden semte vardığınızda Dolmabahçe sarayı sizi tüm ihtişamıyla karşılar. Vapurla Anadolu yakasından Beşiktaş’ a geçerken, denize sıfır bu beyaz, asil yapıyı farketmemek ne mümkün. Yada Beşiktaş’ tan Kabataş’ a ilerlerken yüksek duvarlar arkasında önemli bir yapının bulunduğunu anlamak kolay olacak, az sonra nöbet tutan askerler de sizi şaşırtacaktır.
Dolmabahçe sarayı, 600 m’lik cephesi, ihtişamlı bahçesi ve saat kulesiyle İstanbul silüetini oluşturan en güzel tarihi yapılardan biridir. 45.000 m²’ lik alanda, 285 odası, 43 salonu ve dev merasim salonu, 6 hamamı cardır. Dolmabahçe Sarayı’nın bugün bulunduğu alan, dört yüzyıl öncesine kadar gemilerin demirlediği, Boğaz’ın en büyük koylarından biriydi. Zaman içerisinde bir bataklık haline gelen bu koy, 17. yüzyıl’da doldurulmaya başlandı. Padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir “hasbahçe”ye dönüştürüldü. Böylelikle hem semte, hem de saraya Dolmabahçe adı verilmiştir.
Bilindiği gibi uzunca yıllar Osmanlı imparotorluğunun idaresi Topkapı sarayından yapılmıştır. 31. Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid (1839-1861) in emri üzerine Dolmabahçe Sarayı’nın 1843 yılında 13 yıl sürecek olan inşaatına başlanmıştır. Bu tarihten itibaren son Osmanlı Padişahları resmi ve özel alan olarak kullanılmıştır. Cumhuriyetle beraber kullanımı Cumhurbaşkanlığına verilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, Dolmabahçe sarayını özel davetlerde kullanmıştır. Ancak hastalığı ağırlaştığı dönemlerde doktorlar Ankara’ya dönmesini yasakladığı için, son günlerini Dolmabahçe sarayında geçirmiştir. Malesef, Atatürkümüz Dolmabahçe Sarayında 71. Nolu odada 10 Kasım 1938′ de 09:05′ te ebedi uykusuna dalmıştır.
Sarayın mimarları Ermeni Garabet Amira Balyan ile oğlu Nigoğos Balyan’dır. Dikdörtgen plana sahip sarayın orta kısımı daha yüksek iken, iki yanı daha kısadır. Dolmabahçe Sarayı Fransız Baroku , Alman Rokokosu , İngiliz Neoklasizmi ve İtalyan Rönesansı’ nın etkileriyle beraber doğu’ nun izlerini de taşımaktadır. En baskın stil ise baroktur. Sasaryda kullanılan yapı malzemeleri birçok çeşitlilik göstermektedir. Taşıyıcı malzeme olarak taş, ara duvarlar için tuğla ve döşeme için ahşap; iç mimaride ise mermer, altın, ahşap, kristal malzemeler kullanılmıştır. Özellikle fildişi mobilyalar, kristal avizeler dikkat çekicidir.
Osmanlı mimarisinde Simetri önemli bir yer tutar. Bu nedenle, mobilyalardan, dokumalara, işlemelere herşey simetriktiktir. Gezimiz sırasında rehberimiz salonlardan birinden tuvalete geçişi sağlayan gizli kapıyı gösterdi. Bu gizli kapı dolap olarak yapılmış. Aynı işlevi görmemesine rağmen simetriyi bozmamak adına aynı dolabı karşı duvara yerleştirmişler. Gezimiz sırasında ilgimi çeken bir başka unsur ise süslü kalorifer petekleri oldu. Sarayın kalorifer sistemine sahip olması açıkçası beni çok şaşırttı. Sonradan öğrendiğim bilgiye göre, 1910-1912 yıllarında elektrik ve kalorifer sistemi Saray’a eklenmiştir
Dolmabahçe Sarayı Osmanlı zamanında kısa bir süre kullanılmasına reğmen, ağırladığı konuklar , şahitlik ettiği olaylar ve anılar oldukça fazladır. Osmanlı döneminin ilk anayasası (Kanun-i Esasi) çalışmaları burada yapılmıştır. Meşrutiyetin ilanı ile ilk Osmanlı Mebusan Meclisi sarayın Büyük Merasim Salonu’nda açılmıştır. Birçok resmi kabul, tören, bayram kutlamaları ve balolara ev sahipliği yapmıştır. İlk dil ve tarih kurultayları burada toplanmıştır.
Dolmabahçe sarayı, 1984 yılına kadar çeşitli dönemlerde ziyarete açılıp kapatılmıştır. 1984′ ten bu yana müze olarak ziyarete açıktır.
Dolmabahçe sarayı, Selamlık (Mâbeyn-i Hümâyûn), haremlik (Harem-i Hümâyûn) ve merasim salonu (Muayede Salonu) olmak üzere 3 bölümden oluşuyor. Selamlık, devlet işlerinin yapıldığı, Haremlik ise padişah ve ailesinin özel yaşam alanıydı. Topkapı sarayı ve diğer birçok sarayının tersine, Dolmabahçe’de haremlik selamlıktan ayrı tutulmuş bir yapı değildir.
Bu genel bilgilerden sonra gelelim bizim gezimize; Dolmahçe sarayını gezmeye pazar sabahı erken saatlerde karar verdik. Hemen evden çıkıp, Dolmabahçe sarayına gittik. Böylelikle öğle sıcağına çok kalmadan hem de ortalık çok kalabalıklaşmadan sarayı gezme şansını yakalamış olduk. Giriş için Bezmialem Valide Sultan Camii ve Saat Kulesi tarafında bulunan kapıya doğru yöneldik. Kontrolden geçip Dolmabahçe sarayının renk renk çiçekler ve manolya ağaçları ile kaplı bahçesine girdik. Ayrıca bahçenin içerisinde çok güzel denize sıfır bir çay bahçesi bulunuyor. Düşündük ki insan sarayı gezmeyecek bile olsa, hasbahçede tarihin, denizin ve doğanın keyfini çıkarırken, çayını yudumlayabilir, sevdikleriyle hoş zamanlar geçirebilir.
Has bahçedeki çay keyfini gezimizden sonra yapalım, haydi gelin biz saraya girelim…
Saraya girmeden hemen önce biletlerimizi aldık. Kapıya doğru ilerledik. Anladık ki içerisi rehberler ile geziliyor. 5-6 dakika turun zamanının gelmesini bekledikten sonra , ayağımıza galoşlar giyerek 30 dakika sürecek selamlık kısmıyla gezimize başladık. İç mekanlarda malesef resim çekmek yasaklanmış. üzüldüm…
Selamlık bölümü oldukça süslü, ihtişamlıydı. Kullanılan mobilyalar, döşemeler, süs eşyaları, avizeler, halılar ve duvar dekorasyonu beni büyüledi açıkçası. Özellikle Kristal merdiven olarak adlandılan eşsiz devhasal merdiven… Allahım bu nasıl güzel bir mimari. Ne kadar kıymetli… Fildişinde yapılmış mobilyalar ve duvar boyamaları ise apayrı güzellikte.
Selamlık ve haremlik bölümlerinin arasında kalan kısımda ise ihtişamlı merasim salonu bulunuor. Bu salon özel davetlerde, kabullerde, bayramlarda kullanılmaktaymış. Yaklaşık 2000 m²’ alana sahip 56 adet kolonu, 36 metre yüksekliğindeki kubbesi ve bu kubbeye asılı 4,5 ton İngiliz kristalli avizesiyle, ihtişamlı duvar ve tavan süslemeleriyle mükemmeldir. Kristaller Londra’ da yapılmıştır. 3 boyutlu duvar boyamaları ve perspektifin düzgün kullanımı ile 36 metre olan Kubbe daha da yüksek durmaktadır. Salonun deniz cephesinde padişahın oturma alanı bulunmaktadır. Merasim salonun üst katının dört bir çevresinde balkonlar bulunmaktadır. İmparotorun üstündeki balkonda kimseler olmazken (padişah’ın üstünde kimse olamaz) yan taraflarda orkestra bulunmaktadır. Kara cephesi tarafındaki balkonlarda bulunan yarım oval şeklindeki camlar ise harem için ayrılmıştır. Bilindiği gibi Sarayın kadınlarının selamlık tarafına geçmesi yasaktı. Büyük kutlamaları ve törenleri izleyebilmeleri için bu pencereler yapılmıştır.
Selamlık ve merasim salonunu rehber eşliğinde gezdikten sonra sırada ikinci kısım olan Haremlik vardı. Haremlik kısmını görmek için selamlık kısmından bahçeye çıktık. Bahçede denizin ve doğanın keyfini çıkardıktan resimler çektikten sonra Haremlik kısmına doğru ilerledik. Yolumuz sırasında birde ne görelim bambular! Resim çekmek için harika bir alan! Sizde mutlaka deneyin…
Gelelim harem kısmına Haremlik, selamlık kısmına nazaran oldukça sade ve mütevazi bir dekorasyona sahip. Fakat Haremlikte Atatürk’ün çalışma odası ve dünyaya gözlerini yumduğu oda bulunduğu için mutlaka ziyaret edilmeli.
Haremliği gezdikten sonra saatler bahçesinden geçerek kuşluk bahçesine geldik. Burada birçok kuşu görebilirsiniz. Benim favorim her zamanki gibi tavus kuşları oldu…
2 saatin sonunda, sarayın büyüsüne kapılmış bir şekilde gezimizi sonlandırdık. Dediğim gibi Dolmabahçe sarayı Istanbul’da mutlaka görmeniz gereken yapılar arasında yer almaktadır. Sizinde hayran kalacağınıza eminim…
Görüşmek üzere,
supernicevisit